YÖNLENDİRMELERİN
GÖLGESİNDEKİ, YASSIADA MAKKEMELERİ
Prof. Dr. İSA KAYACAN |
Prof. Dr. İsa KAYACAN
27 Mayıs 1960 sabahı radyodaki
ses, her zaman haberleri okuyan spikerden farklıydı. Genç bir Albay olan
Aparslan Türkeş, ordunun yönetime el koyduğunu duyuruyordu. 10 yıllım DP iktidarı
sona ermiş, emekleme dönemindeki demokrasi rafa kaldırılmıştı.
O gün Türkiye için, kendi
başbakanını asacak bir dönem başlıyordu. daha önce kimsenin adını duymadığı
Yassıada”da yakın tarihin en büyük siyasi davası başladı. Yassıada davalarıyla
ilgili çok şey söylendi, yazılıp-çizildi. Ama belgeler üzerindeki
değerlendirmelerden uzak kalındı hep.
Aradan 46 yıl geçti. Duruşmalara
ait tutanakların gizliliği kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi”nin elinde bulunan
belgeleri teslim alan Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, bunları
araştırmacılara açtı. Yassıada belgeleri 3 bin 527 ayrı klasörden oluşuyordu.
Belge adedi bini geçiyor. Bu konudaki değerlendirmelerden hareketle, Zaman
gazetesinde 4-9 Eylül 2006 tarihlerinde, bu tarihler arasında Erdal Şen imzasıyla
bilgi ve belgelerin değerlendirildiği haber-yorum ve bilgiler yer aldı. Bu
satırların yazarı olarak bendeniz de, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğünden aldığım bilgi ve belgeler doğrultusunda incelemeler ve
değerlendirmeler yaptım.
CEMAL GÜRSEL”İN SANSÜRLENEN MEKTUBU
Demokrat Parti iktidarı 1960 yılı
başında zorlanmaya başlamıştı. Öğrenci olayları başta olmak üzere değişik
olaylar İktidarı zorlarken, DP iktidarına karşı baskılar artıyordu. 3 Mayıs
1960 tarihine gelindiğinde, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel,
Adnan Menderes”e takdim edilmek üzere bir mektup yazıp, Milli Savunma Bakanı
Ethem Menderes”e verdi.
Ülkenin içinde bulunduğu durumdan
memnun olmadıklarını belirten Cemal Gürsel, önerilerini 15 madde halinde
sıralıyordu. 1. maddede Cumhurbaşkanı Celal Bayar”ın istifası isteniyordu. Ve
“Cumhurbaşkanlığına sayın Adnan Menderes getirilmelidir. Bu muhterem zatı her
şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim, bu sevgiden
istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden güven
telkin edilmeli” deniyordu.
Ethem Menderes mektubu Adnan
Menderes”e iletti. Mektup ne basına sızdırılmış, ne de kabine içinde
tartışılmıştı. Cemal Gürsel mektubu “muhtıra” olarak kabul etmiş, böyle
düşünmüştü.
Kısa süre sonra, 27 Mayıs 1960
tarihinde darbe geldi. Ülkenin idaresi kısa adı MBK olan, Milli Birlik
Komitesine geçti. 24 gün önce, Menderes”e Cumhurbaşkanlığı teklif eden Cemal
Gürsel MBK”nın başkanı olmuştu. Gürsel”in ifadesiyle, “milletin çok sevdiği
Menderes idamla yargılanmak üzere Yassıada”ya gönderilmişti. Radyo ve
gazetelerde her gün darbenin doğruluğu, haklılığı yönünde haberler yer
alıyordu. MBK ihtilali meşru göstermek için, Gürsel”in Ethem Menderes”e
gönderdiği mektubu gündeme getirmişti. Mektup 12 Temmuz 1960 tarihli Resim
Gazete”de yayınlandı, kamuoyuna duyuruldu. Hem Ethem, hem de Adnan Menderes
mektubunu sansürlenerek yayınlandığını farketmişlerdi. Çünkü, Menderes”i öven “
Cumuharbaşkanı olmalıdır” şeklindeki ifadeler Resmi Gazetedeki mektupta yer
almıyordu. Başbakan ve Bakanların makamlarındaki her türlü eşya ve evraka el
konulduğu için bu mektubun aslı da artık ellerinde değildi. Gerçek
ispatlanamayacaktı...
* Cemal Gürsel”in, Adnan Menderes”e iletilmek
üzere yazdığı, sonra sansürlenerek kamuoyuna açıklanan mektubu:
Yassıada duruşmaları
başladığında, Cemal Gürsel”in mektubu hemen gündeme getirildi. İstanbul-Ankara
olaylarıyla ilgili davanın oturumu devam ederken Mahkemenin anlı-şanlı Başkanı
Salim Başol; “Cemal Gürsel size gereken uyarıyı bir mektupla yapmış. niçin
gereğini yerine getirmediniz” diye sorarak, Menderes”i suçlamıştı. Mektup
okundu. Menderes”le ilgili kısım ortada yoktu. Gürsel”in Menderes”i yücelttiği
mektup, mahkeme salonunda devrik Başbakan”ı suçlayan bir metin haline
dönüşmüştü.
İŞTE MEKTUBUN TAM METNİ
Aziz vekilim, dün geceki
konuşmalarınızdan cesaret ve ilham alarak zatı alilerine, memleketin huzur ve
istikrarı için alınması lazım gelen tedbir ve kararlar hakkında düşüncelerimi
arz etmeyi milli ve vatani bir vazife bildim.
Sayın başvekilin açıklamalarını
dinledim ve okudum; bunlar da benim düşüncelerimin kabülüne müsait bir zeminin
henüz mevcut olmadığı aşikar olarak belli ise de gene de görüşlerimin sizlere
iblağının zaruretine inanıyorum.
Muhterem vekilim, şu hakikati
kabul etmek lazımdır ki, Kayseri hadiseleriyle başlayıp son karar ve feci
olaylara kadar devam eden vak”alar vatandaş ruhunda derin tesirler ve hükümete
karşı telafisi güç hoşnutsuzluklar yaratmıştır. Hele ordunun talebelere karşı
akılsızca kullanılması için vehametini artırmış, ordu mensuplarında da
huzursuzluk ve güvensizlik hisleri belirmiş, korkulan şey olmuş, ordu
politikaya karıştırılmıştır.
Sayın vekilim,
Bu ahval küçümsenecek, cebir ve
şiddetle geçiştirilecek şeylerdir değildir. Memleket, hükümet ve partinin
düştüğü bu müşkül vaziyeti kurtarmak için sükunetli fakat ciddi ve zecri
tedbirler almak lazımdır. bu tedbirler şunlar olmalıdır.
1. Cumhurbaşkanı istifa
etmelidir. Cumhurbaşkanlığına Sayın Adnan Menderes getirilmelidir. Bu muhterem
zatı her şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim. Bu
sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden
güven telkin edilmelidir.
2. Kabinede iyi kabul edilmeyen
ve suihalleri bütün memlekete yayılmış bulunan zevat çıkartılması ve yeni kabine
mutlak dürüst, makul zorcu değil, adalet ve şefkat hissi taşıyan zevattan
kurulmalıdır.
3. İstanbul, Ankara valileri ve
Emniyet müdürleri süratle değiştirilmelidir.
4. Son çıkarılan ve tahkikat
komisyonları ihdas eden kanun kaldırılmalıdır.
5. Ankara Örfi İdare kumandanı
değiştirilmelidir.
6. Partilerin ocak, bucak
teşkilatı kaldırılmalı, sadece vilayet merkezlerinde ve mahdut partilerle
yapılmalıdır.
7. Parti faaliyetleri azami
senede iki defa vilayet merkezlerinde ve mahdut partiliklerle yapılmalıdır.
8. Mevkuf gazeteciler bir af
kanunu ile kısa zamanda tahliye edilmelidir.
9. Son hadiseden tevkif edilen
talebeler tecriden serbest bırakılmalıdır, ilim müesseseleri yeniden faaliyete
geçirilmelidir.
10. Şimdiye kadar çıkarılan bütün
antidemokratik kanunlar tecriden kaldırılmalıdır.
11. Vatandaş hürriyet ve eşit
muamele hakkına mutlak surette riayet edilmelidir.
12. Ordunun mes”eleleri süratle
hal edilmelidir.
13. Din istismarcılığından
vazgeçilmelidir.
14. Suiistimaller oluyor mu,
bilmiyorum, fakat olduğu hakkında umumi bir kanaat mevcuttur ve milletin
hükümete karşı itimatsızlığına sebep olmaktadır. Bu gibi kötülüklerin şiddetle
ber bertaraf edilmesi lazımdır.
15. Müstesna zamanlar ve günler
haricinde hükümet büyükleri memleket gezilerinde suni büyük vatandaş
toplulukları ile karşılaşmalar yapmak usulü kaldırılmalıdır.
Çok muhterem vekilim;
Bu yazdıklarım asla bir parti ve
politika mülahaza ve tesiriyle değildir.
Memleketin durumunun bu
tedbirlerin alınmasını zaruri kıldığına inandığım için arz ediyorum. Sizlerin
vatanperverlik ve vicdanlarınıza hitap ediyorum. Memleketten çok şeyler
yaptığımız muhakkaktır, fakat bu da asla kafi değildir. Bu yapılan işleri
müstemleke idareleri de yapar, yapıyor ve yapmıştır. Asil mühim olan toplumun
ruhunda yaşama şevk ve azminin geliştirilmesi, hak ve hürriyet aşkının
kökleştirilmesi ve vatandaş idrakinin yüksek ve necip hislerle donatılmıştır.
Olaylar bu yolda olmadığımızı göstermektedir. Talebelerin hürriyet duygusu ile
yaptıkları masumane tezahürata karşı, idarecilerin hatası yüzünden kıtalar sevk
edilmesi ve onların desteği ile emniyet kuvvetlerinin ilil yuvalarının içine
kadar girerek talebeleri profesörleri beraber coplarla ve kurşunlarla tedip
edilmesi feci bir şeydir.
O hengamede kız talebelerin
yürekler parçalayan çığlıklarının analar, babalar ve halk ruhunda onulmaz
yaralar açacağını ve açtığını anlamamak, memleketin huzuru bakımından büyük
hata olduğuna kaniim. Bizim, gençlerimizde hak, adalet ve hürriyet duygularının
gelişmesinden ve kemalinden memnun olmamız lazım gelmez mi? İstikbali hissiz,
duygusuz müstemleke ruhlu, yalnız maddeci bedbaht insanlara mı bırakmak
istiyoruz?
Sayın vekilim, maruzatım muhakkak
ki, çok mühim ve hatta çok cüretkâranedir. Fakat memleket için, millet için,
hükümet ve hatta partimizin selameti için dikkate alınması lazımdır ve hatta
çok lazımdır.
Derin ve sonsuz hörmetlerimi
sunarım.
Kara Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Cemal GÜRSEL
( K-Bkz : Erdal Şen, Zaman G.
04.09.2006)
* Tarihi Yassıada Mahkemelerinin
Başkanı Salim Başol: “Susmazsanız sustururum”.
27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra
kurulan Yassıada Mahkemeleri, tarihin acı gerçekleriyle doluydu. Adnan Menderes
ve Demokrat Parti mensupları Yassıada”da 14 ayrı davadan yargılandı. Üç idam,
12 müebbet ve yüzlerce ağır hapis cezası çıktı. 11 ay süren duruşmalarda
şaşırtıcı suçlamalar yapıldı. bunlara ilişkin deliler de mahkeme dosyalarına
girdi.
MAHKEME BAŞKANI HEP AZARLADI
O Yassıada duruşmalarında,
mahkeme Başkanı olan Salim Başol, hep azarlayıcı tutumuyla dikkat çekti. Sanki
peşin hükümlüydü. bir yerlerden talimat almıştı sanki. Örneğin, “Sizi buraya
tıkan kuvvet böyle istiyor” cümlesiyle tarihe geçen bir başkan oluyordu Salim
Başol. Hemen hemen her duruşmada, her sanığa karşı aşağılayıcı sözler sarf
ediyor bu davranışını ısrarla sürdürüyordu.
Tutanaklara bakıyoruz. Buradan
anlıyoruz ki, Salim Başol”un bu tavrına zaman zaman tepkilerde gösterilmiş.
Bunlardan biri Tevfik İleri olarak görülüyor. Tevfik İleri; “Burada kolaylıkla
başımıza oynanıyor. Oynansın, helal olsun, peşinde değiliz. Fakat, şeref ve
namusumuzla oynanmasın. Tahkikat komisyonunun sorgusuna çağrıldığı için,
ailelerin nasıl telaş ettiğinden bahsedildi. Ya 13 buçuk aydan beri, bizim kan
kusan çocuklarımız” diye isyan ediyordu.
Bu arada, dönemin Maliye Bakanı
Hasan Polatkan”da kendisine bir türlü söz vermeyen Mahkeme Başkanı”na; “İdam
istenilen bir davada kendimi müdafaa etmeyem mi” diye soruyordu.
MAHKEME BAŞKANI SALİM BAŞOL”UN KULLANDIĞI
İFADELERDEN
Yassıada duruşmaları sırasında, Mahkeme
Başkanı Salim Başol”un kullandığı ifadelerden bazıları örnek olması bakımından
şöyle sıralanmakta efendim:
-Yapmazsan yapma. Gelmiş buraya
tomarlarca müdafaa yapıyor (Bakan Hadi Hüsman”a)
- Yapamazsan ne yapalım? Yapan
yapar. (Fatin Rüştü Zorlu”ya)
- Daima böyle lüzumsuz şeyler
söylersiniz zaten. (Menderes”in avukatı Burhan Apaydın”a)
- Bu söylediğiniz sözler
yetersiz. Sizin tahsiliniz ne? (Milletvekili Kadir Kocaeli”ne)
- Manasını anlamadığım cümleleri
sarf etmenden belli. (Milletvekili Kadir Kocaeli”ne)
- Sizi susturmak için başka ne
yapmalı? (Adnan Menderes”in avukatı Talat Asal”a)
- Siz doğru söylemiyorsunuz.
(Şahitlere)
- Kafi. Susmazsanız sustururum.
(Bakan Zeki Eratman”a)
- Oturun yerinize.( Bakan Zeki
Eratman”a)
- Eğer ben kesin deyince kesmezseniz
kestirmesini bilirim. (Adnan Menderes”e)
- Bunları bırakın, zorlamayın
kendinizi. (Adnan Menderes”e)
- Öyle değil, öyle değil, öyle
değil. Otur yerine! (Milletvekili Hüseyin Fırat”a)
- Sen yalancı şahide benziyorsun.
Anlat bakalım neymiş? (Bir şahide)
- Öyle şey olmaz, kısa kes , az
konuş! (Bakan Hasan Polatkan”a)
- Yapma, okundu, anlamadınız mı?
(Adnan Menderes”e)
- Lüzumsuz laflar bunlar,,
buyurun hadi. (Milletvekili Rüknettin Nasuhioğlu müdafiine)
- Bizim burada boş laf dinleyecek
vaktimiz yok başka. (Adnan Menderes”e)
- Kendi çiftliğinizin ve kendi
maaşınızın peşinden koşmayı bilirsiniz. (Adnan Menderes”e)
- Sizi on beş dakikadan fazla
dinleyemeyiz. (Bakan Hasan Polatkan”a)
- Ben ömrümde yalan söylemedim
demek müdafaa değildir. Bunlar asılsız sözlerdir. (Bakan Hamdi Ongun”a) - ( K-Bkz Erdal Şen, Zaman G.
07.09.2006)
* Onlar nerde, bilmiyorum! Yassıada
kararlarıyla, idam edilenlerse, milletin gönlünde.
Aradan bunca yıl geçti. Yassıada
mahkemeleri, işleyiş biçimiyle, sonuçlarıyla, tarihteki yerini aldı. suçsuz
yere bu millete, bu devlete hizmet etmiş pırıl pırıl insanlar asıldı. O gün
için, Milli Birlik Komitesi üyeleri güç kullanarak, yanlışlarıyla, doğruları
saptırarak milletin yanında gibi görünebildiler... Ama yıllar sonra ne oldu?
Şimdi onlar nerede, neredeler? Kimse bilmiyor. Ama, Adnan Menderes, Fatih Rüştü
Zorlu ve Hasan Polatkan gibi memleket evlatları, milletin gönlündeki yerlerinde
yaşıyorlar.
Hele 49 yıl sonra, Yassıada
Mahkemelerinin belgeleri kamuoyuna açıklanınca, Cemal Gürsel”in Menderes”e
yazdığı mektuptaki övücü, methedici maddelerin çıkarılıp, sadece uyarı
bölümlerini kamuoyuna açıklayınca, başları göğe değdi o günkü Milli Birlik
Komitesi üyelerinin sanki... Öyle zannettiler... Ama öyle değildi, öyle
değilmiş.
Zaman gazetesinin 4,5,6,7 ve 9
Eylül tarihli sayılarında Politika Muhabiri Erdal Şen imzasıyla kamuoyuna
açıklanan, Yassıada tutanaklarıyla ilgili yorumlardan sonra şu soru ortaya
konuldu: “Onlar şimdi nerede, nerelerde bilmiyoruz. Yassıada kararlarıyla idam
edilenlerse, milletin gönlünde” cevabı verildi. Bu yayından sonra, saptırmalar
oldu. Bunlardan bazı bölümler, aktarmalar alalım buyrun:
- Mektubun ortaya çıkması en
büyük arzumdu. Mektubun 27 Mayıs”tan sonra değiştirildiği birinci derece
tanıkların beyanlarıyla biliniyordu. (Aydın Menderes)
- Yassıada belgeleri, Türkiye”nin
telekulakla 56 yıl önce tanıştığını ortaya çıkardı. DP iktidara gelince
Menderes”i dinlemek için PTT bünyesinde özel birim oluşturulmuş.
- Diyanet İşleri Başkanlığı,
Kur”an-ı Kerim basmak için Almanya”ya matbaa sipariş etti. Prova baskıları
beğenildi. Bu girişim, darbeden sonra Menderes aleyhine kullanıldı. Kur”an
sayfaları dava dosyasına girdi.
- Yassıada siyasilere karşı
acımasızca davranan, ağır sözler sarf ederek, “Sizi buraya tıkan güç böyle
istiyor” sözleriyle, tarihin kara sayfalarındaki yerini aldı.
- Yassıada mahkemeleri, hem
kuruluşu, hem yargılama biçimi, hem de kararların verilişi açısından
incelendiğinde adil yargılama biçimi, hem de kararların verilişi açısından
incelendiğinde adil yargılama ilkesinin açık bir şekilde ihlal edildiği
görülmektedir. (Sami Selçuk),
- Bir güce bağlı olan, özel
olarak kurulan ve önyargılı şekilde hareket eden bir organa mahkeme denemez
(Ümit Kardaş),
- Soru sormamı müsaade etmedi
Başol. “Soracağım, sormayacaksın” tartışmasından sonra beni dışarı attı mahkeme
başkanı. Ertesi gün beni “ askerlik yapmadı” diye askere aldılar. Halbuki ben
askerliğimi 31. Piyade Alayı”nda yedek subay olarak yapmıştım (Talat Asal),
- 27 Mayıs”ı silahlı kuvvetler
değil, silahlı subaylar yaptı. Beş bin subayı emekliye sevk ettiler. Bir iç
hesaplaşma gerçekleştirdiler aslında (Hüsamettin Cindoruk)
- Mektuptan üç satırın
çıkartılmış olduğunu ve bunların çok önemli cümleler olduğunu gördük. Gerçekten
tarihi öğrenmeden gidiyoruz demek ki! (Çetin Altan)
- Bu baskı sadece mahkemelere has
bir durum da değildi. Darbeden çok sonraları bile bu olumsuz hava herkes tesir
etti. (Sadettin Bilgiç).
Evet, tekrar soruyoruz: Darbeyi
yapanlar, idam kararlarını verip, uygulayanlar şimdi nerelerdesiniz? Ama
aşağıladığınız, idam edilmesinden memnun olduğunuz vatan evlatları, şimdi Türk
milletinin kalbinde yaşıyorlar. Yaşamaya devam edecekler...
KAYNAKLAR:
1- Başbakanlık Devlet Arşivleri
Genel Müdürlüğü-Arşivleri-Ankara.
2- Erdal Şen ( Zaman Gazetesi,
4,5,6,7,9 Eylül 2006-Ankara) (BİTTİ)