22 Ekim 2018 Pazartesi

YASSIADA CEHENNEMİ (1-2-3 Video) HASAN EMRE OKTAY, İstanbul-22 Ekim 2018-Pazartesi,

YASSIADA CEHENNEMİ (1-2-3 Video)
hasan emre oktay

27 Mayıs 1960 darbesi ile Yassıada yaşantısı, Yassıada mahkemeleri asla ayrı tutulamaz. 27 Mayıs darbesi olmasaydı Yassıada zulmü de olmazdı. 27 Mayıs darbesi ile Yassıada zulmünü ayrı tutmak darbecilerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey olmaz ve yanlıştır da. Zira bazı kişiler derler ki, Menderes darbeye sebep oldu, darbeyi önleyebilirdi. Onlara göre 27 Mayıs başka, Yassıada kanunsuzlukları başkadır. Bu durumda 27 Mayıs’ı yapan, devleti silah zoruyla gasp eden, seçilmişleri kafasına göre gayrimeşru ilan eden darbeciler, savunulmuş oluyor. Bakın aziz dostlar 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren ekibin beyin takımından Dündar Seyhan 1954 yılında, fütursuzca neler yazmış. (Gölgedeki Adam, Dündar Seyhan S.44)


“1954 SONBAHARININ BİR PAZAR GECESİNDE UÇAKSAVAR OKULUNUN GAZİNOSUNDA ORHAN KABİBAY İLE BİRLİKTE SUCUKLU YUMURTA YERKEN, MEMLEKETİN İÇİNDE BULUNDUĞU ÇIKMAZDAN KURTULMA ÇARELERİNİ TARTIŞIYORDUK… EVET, İKİMİZDE ARTIK İHTİLALDEN BAŞKA ÇARE GÖREMİYORDUK… İHTİLAL ARTIK TÜRKİYE’NİN KURTULUŞUNA TEK ÇARE GÖRÜNÜYORDU… DEDİM Kİ, AKINTIYA KÜREK ÇEKİYORUZ, BOŞUNA ÇENE YÜRÜTÜYORUZ, TÜRKİYE ANCAK AKSİYON İLE KURTULUR. BU AKSİYONU GÖSTEREBİLECEK YARATILIŞTA İNSANLAR OLDUĞUMUZU ZANNEDİYORUM. BUNUN İÇİN GİZLİ BİR CEMİYET LAZIMDIR (CUNTA), NEDEN SENİNLE BU CEMİYETİ (CUNTAYI) TEŞKİL EDEN İKİ KİŞİ OLMUYORUZ. KABİBAY AYAĞA KALKTI, ELİMİ TUTTU, BİRBİRİMİZE SARILARAK ÖPÜŞTÜK…”


Yıl 1954, genel seçimler yeni yapılmış ve bir parti DP % 58 oy almış, iktidarını tazelemiş. Ülkede tarım ürünleri patlaması var, İnönü döneminde açlık çeken Türkiye, tarım ürünlerinde ilk defa ihracata başlamış. Karasabandan modern makineli tarıma geçilmiş. Traktör sayısı 4 binden 44 bine çıkmış ve köylü ucuz kredilerle kolaylıkla traktör elde edebiliyor.Ülke şantiye halinde, barajlar, silolar, fabrikalar, yollar, hastaneler yapılmakta ve halkın yüzü gülmektedir. Birçokekonomist bu dönemi altın çağ olarak değerlendiriyor. Uzun süredir sürüncemede bırakılan Anıtkabir inşaatı gerekli tahsisat çıkartılarak bitirilmiş ve 10 Kasım 1953’de Atanın naaşı, tahnit edilerek bir köşede unutulmuş olduğu Etnografya müzesinden,yurdun dört bir tarafından getirilen topraklar içinde Anıtkabir’e defnedilmiş ve Anıtkabir halkın ziyaretine açılmış. Paralardan, pullardan, resmi dairelerden kaldırılan Atatürk portreleri, büstleri resimleri tekrar yerine iade edilmiş, Atatürk’ün Hatırasını Koruma Kanunu çıkartılmış…
Ve böyle bir ortamda iki genç subay sucuklu yumurta yerken, muhtemelen de rakı içerken memleketi kurtarmaktan bahsediyorlar ve bu iş için bir cuntanın teşekkülüne karar veriyorlar. Onlar cunta kelimesini kullanmıyorlar, yaptıkları gizli organizasyona, teşkilat (örgüt) adını veriyorlar.Bu cuntaya kısa süre sonra Yüzbaşı Süreyya Yüksel, Yüzbaşı Turan Okan, Yüzbaşı Nejat Kumaşoğlu katılacaklardır. Yetmezmiş gibi 1956 yılında Ankara’da Talat Aydemir, Sezai Okan ve Osman Köksal yeni bir cunta kuruyorlar. Amaç yine aynı, memleketi kurtarmak. Ankara’da bir diğer cunta Sadi Koçaş ve Kenan Esengil tarafından oluşturuluyor.
1957 yılında Aydemir cuntası ile Dündar cuntası birleşiyorlar ve katılımlar oluyor, silah üzerine yemin ediyorlar. Dündar Seyhan’ın o günlerde sarf ettiği sözlerinden bir paragraf,
“Memleketi ıslah etmek, kurtarmak lazım. Politikacıların tutumu ortada. Onların bir şey yapacağı yok. Bu bakımdan yakında hükümeti bertaraf etmemiz bahis konusu olabilir. Hazırlıklarımızı bir ihtilale göre geliştirmeliyiz. Bunun için gerekirse kan dökmekten çekinmemeliyiz. Kan dökülecekse dökülür, başka çare yoksa hem de çok dökülür…”
Bir garabet de cuntalara asla general alınmaması konusudur. Cunta mensupları sürekli ordu içindeki kilit noktaları tespit ediyorlar. İhanette bulunanlar derhal infaz edilecektir. (Abdi İpekçi-Ömer Sami Coşar, İhtilalin İçyüzü)
1957 yılında bir darbe girişimi ‘9 Subay Olayı’ meydana gelecek ve Samet Kuşçu adında bir kurmay subayın ihbarı üzerine olay önlenecektir.
Anlaşılacağı gibi, 27 Mayıs’ın 1959-60 Menderes yönetiminin iyiliği veya kötülüğü ile ilgisi yoktur. Esas suç 27 Mayıs darbesinin müsebbiplerinindir. Zaten bu darbeyi yapanlardan, Yassıada zulmünden başka ne beklenirdi ki?
Rahmetli Menderes Erken seçim yapsaydı darbe olmazdı sözü de, bilgi eksikliğine dayanan bir yanılgıdır. Bakın 16 Mayıs 1960, darbeden 11 gün önce rahmetli Menderes Eskişehir’de mahşeri bir kalabalığa hitap ediyor ve yolumuz seçim yoludur, serbest seçim yoludur, haberini veriyor. Haberi Zafer gazetesi manşetten vermişti, ama nafile darbeci eşkıya devleti ele geçirmeye karar vermiş. Hatta Menderes’in bu seçim açıklaması üzerine, darbenin öne alındığını vurgulayanlar az değildir. Darbecilerinarkalasında ne yazık ki, İnönü ve CHP vardır.
O tarihte Harp Okulu 2 sene, maşallah bu genç subaylar 2 sene de neler öğrenmişler ki, Celal Bayar’ı, Adnan Menderes’i devirip ülkeyi kurtarmaya karar veriyorlar.
Yassıada süreci 27 Mayıs darbesinin devamıdır. Yassıada’da gizli gizli, ince ince zulmün her türlüsü yapılmıştır.
Karanlık, havasız, daracık sıkıntılı,hapishane koğuşları, hücreleri gibimekânlar için, zindan gibi yer derler, zindan benzetmesi yaparlar. Yassıada’da böyle bir benzetmeye gerek yok, çünkü orada gerçek zindanlar var. Bizanslardan kalma ölüm zindanları. Darbeciler, kerameti kendinden menkul, vatan kurtaran aslanlar, Yassıada’ya tıktıkları Demokrat Partili bakan, milletvekili, bürokrat birçok milli değeri döverek bu zindanlara atıyorlar.
Londra-Zürih anlaşmalarının mimarı, Türkiye’mizi Kıbrıs’ta garantör yapan ve böylece Kıbrıs Barış Harekâtınaimkân veren Dışişleri Bakanımız Fatin Rüştü Zorlu, Yassıada’da bir üsteğmenin yumruklarına, tekmelerine hedef oluyor,tabii nöbetçi kontrolünde.
Eserleri bugün hala hizmet veren, Türkiye Cumhuriyetimizin 10 yıllık başbakanı, ‘Allahu Ekber’ sesinin camilerimizden tekrar duyulmasını sağlayan Adnan Menderes de Yassıada’da dövülüyor, maddi, manevi işkencelere tabi tutuluyor ve sonunda ölüme mahkûm ediliyor ve İmralı’da öldürülüyor.
Atatürk’ün arkadaşı, İktisat Vekili, Başvekili 3. Cumhurbaşkanımız Mahmut Celal BayarYassıada’da intihar noktasına getiriliyor.
Kendilerini Atatürkçü sanan, beyinleri yıkanmış bir avuç maceraperest genç subay ve şakşakçıları, asker-sivil-üniversite kökenli oligarşinin Yassıada zulmü… Cezasız kalan işkenceler, cinayetler…Allahsız Gardiyan lakaplı Yarbay Tarık Güryay yönetimindeki Yassıada…
3 bölüm olan 3 videomuzu muhakkak izleyin ve abone olmayı, yorum yapmayı unutmayın lütfen. Beğeniyi tıklamanız kadar beğenmemeyi tıklamanız da anlamlı ve değerlidir…
Hasan Emre Oktay, 2018 Erenköy